“Dünyanın İlk Markaları”

damattween

Kayıtlar, 14 yüzyıl boyunca varlığını sürdürebilen ve bir aile şirketi olan Kongo Gumi’nin M.S. 578’de kurulduğuna ve 2006’ya dek ayakta kalabildiğine işaret ediyor. 2006’ya kadar dünyanın en eski şirketi, tapınak inşaatı yapmak üzere Osaka, Japonya’da kurulan Kongo Gumi’dir. Fakat Kongo Gumi’nin içine düştüğü maddi sıkıntılar nedeniyle şirket, Japonya’da tünel inşaatlarının yapımı ile tanınan ve 1917’de kurulan Takamatsu şirketine 2006’da satılır.
Kongo Gumi’nin 40’ıncı kuşak aile temsilcisi olan ve bayrağı Takamatsu’ya devreden Masakazu Kongo, şirketinin satılma nedenini şu sözlerle açıklıyor: “Eğer aile bireylerinin arasında bir sorun yoksa, firma zor dönemlerde de bir şekilde feraha çıkmayı başarır. Aynı şekilde eğer firma iyi durumdaysa , aile bireyleri de birbirine daha çok kenetlenir. Yani ikisi birbirine bağlı tekerlek gibi harket eder.”

Yüzyıllar boyunca değişmeyen unsurlar.

İkinci en eski marka yine Japonya’dan , bu kez M.S. 718’den bu yana otel işletmeciliği yapan Hoshi Ryokan şirketidir. 46’ıncı nesil Hoshi tarafından yönetilen otelin bugün hala sadık kaldığı temel prensipler “yangınlara dikkat etmek, sudan öğreti çıkarmak ve doğa ile barışık olmak” şeklinde özetleniyor! Görüldüğü gibi bazı temel özellikler yüzyıllar boyunca değerinden bir şey kaybetmez. Bu özelliklere sadık kalabilen markalar ise sürdürülebilme şanslarını artırmış olur.

Japonya’daki Hoshi Ryokan Oteli’nin günümüzdeki hali. Bugün otelde gecelik çift kişilik konaklama ücreti 500-1000 dolar arasında değişiyor.

Kendi şehrinin markalarına sahip çıkma.

Avrupa’nın en eski işletmesi olduğu tahmin edilen, Fransa Nantes’da kurulan Chaten de Goulaine, işe önce şarap üretimiyle başlamıştır. Kısa bir süre başka bir ailenin eline geçmiş olsa da 1858’de tekrar Goulaine Ailesi tarafından alınan ve günümüzde 29’uncu kuşak aile bireylerinin temsil ettiği bu marka şemsiyesi, içinde bisküvi müzesini, bir şatoyu, bağları ve kelebek evini barındırmaktadır. Her aile bireyi markaya bir şeyler katmış ve bugünlere kadar gelebilmesini sağlamıştır.

 

1846’dan sonra Nantes şehrinin adeta simgesi haline gelen Lefevre-Utile ya  da kısa adıyla LU pötibör bisküvilerine ait bir müze bugün de  gezilebilmektedir. Böylelikle Chaten de Goulaine markası sadece kendi  markasını değil, aynı zamanda Nantes şehri için önemli olan başka markaları  da korumayı, kollamayı kendine görev edinmiştir.

Kelebek evi ise 1984’te Matthew Goulaine tarafından şatoya eklenmiştir. Bu  şekilde  Chaten  de Goulaine, bugün de markalar dünyasında kendinden farklı  şekillerde söz  edilmesini sağlamaktadır.

19’uncu yüzyılın sonunda yeteneği keşfedilen Çek ressam Alphonse Maria Mucha, LU’nun posteri için  kullandığı kadın karakterini, bisküvinin ambalajınada taşıyarak belki de ilk’marka karakteri’nin yaratıcısı  olmuştur. Mucha, LU markası için ambalaj üzerinde  kullanacağı karakalem çizimlerinden, ambalaja, bisküvi kutusuna, takvime, postere, reklama kadar pek çok promosyon ürünü için illüstrasyon yapmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir